20 Eylül 2018 Perşembe

Ergenlik ve Simgesel Beşik


“Yenidoğan ortada görünür bir neden yokken ağladığında, anne baba kendiliğinden kucağına alma, onu bedeniyle sarmalama, onunla konuşma eğilimindedir. Bu bedensel ve sesli sarmalama yatıştırır ve bebek birazdan uyur. Aynı şekilde, beşikte ya da çocuk arabasında olması, düşme ya da kaybolma tehlikesi taşıyan bir yetişkin yatağında olmasından daha iyidir. Aslında bebeğin bedeninin, onu toplayan ve bedensel bir bütünlük hissi veren sınırlarını bulmaya ihtiyacı vardır. Bu gözlemlenebilir: geniş bir alana bırakıldığında kenarları, tenine temas eden sınırları buluncaya kadar sürünerek gidecektir.
Ergen de bir beşiğe ihtiyaç duyar: simgesel bir beşiğe; yani yasaklar, kurallar, kendisiyle yapılan anlaşmalar şeklinde sınırlarla karşılaşabilmesi gerekir. Aynı şekilde odasının, kişisel alanının oluşturduğu gibi somut bir beşik de gereklidir. Bir çerçeveyi ister çünkü bebek gibi, kapsanmaya ihtiyacı vardır. Aslında şaşkın, sarsılmış, ne olacağını, nereden geldiğini artık bilemez vaziyettedir. Patlama riski vardır. Odasını savunulan, korunan bir yer hâline getirerek -“girilmez!”- kapalı bir mekân yaratır, yapı hâlinde olan bedenini ve ruhunu birleştirmek için. Duvarlarda posterler vardır, kabul edilebilir bir imge verirler, müzik koruyucu bir ses banyosuyla sarmalar. Beşiğinde ya da anne babasının kucağındaki bebek gibi, sakinleşir. Yüksek desibellere rağmen daha iyi çalışır, etkinliklerine konsantre olur, çünkü enerjisini kendini toplamaya harcaması gerekmez. Aynı şeyi eğitim ve sağlık uzmanları da tespit eder: Bir ergenle görüşme, kapının her an açılma ihtimali olan, ya da davetsiz seyredebilme riski olan camla çevrili yerlerde değil, kapalı bir mekânda daha iyi geçecektir. Tetikte bekleyen ergen ilişki için müsait olmayacaktır. Görünüşün ve bağımsızlık isteğinin tersine gencin, tutulmaya ihtiyacı vardır, tabii yumuşaklıkla.”

Yves Jacquet, Patrice Huerre / Ergenlik: Anne Babalar ve Uzmanlar İçin Nirengi Noktaları kitabı içinde "Dönüşümler"

Görsel: beppegiacobbe

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

İlk Bağ

Hiçbir şeydi ilkin. Yoktu. İki bedendeki farklı iki hücreydiler bağlanmadan önce birbirlerine. Biri milyonlarcası arasından sıyrılmış...