Haset, kıskançlık ve açgözlülük arasındaki farkları görmek
gerekir. Haset, arzulanan bir şeyin başka birine ait olduğu ve bize değil de
ona haz verdiği inancının yol açtığı kızgın bir duygudur; hasetli itki, o
istenen şeyi sahibinden çekip almaya ya da bozmaya, kirletmeye yönelir. Şu da
var: Haset, öznenin sadece bir kişiyle olan ilişkisiyle ilgilidir ve kökeni de
anneyle o herkesi dışlayan en eski ilişkide yatıyordur. Kıskançlık da hasete
dayanır, ama öznenin en az iki kişiyle ilişki içinde olmasını gerektirir: Özne,
kendi hakkı olan sevginin rakibi tarafından elinden alındığına ya da alınma
tehlikesiyle karşı karşıya bulunduğuna inanıyordur. Kıskançlığın günlük
kullanımında, sevilen kişiyle özne arasına bir üçüncü kişi girmiştir.
Açgözlülükse özneyi sürekli uyaran ama doyurulması imkansız
bir istektir, hem öznenin ihtiyacından hem de nesnenin verebileceğinden
fazlasına yönelen bir istek. Açgözlülük, bilinçdışı düzlemde, memeyi
boşaltmaya, kurutuncaya kadar emip tüketmeye ve tümüyle yutmaya yönelir esas
olarak; başka bir deyişle, amacı yıkıcı içe yansıtmadır. Oysa haset sadece
böyle bir gaspla sınırlı kalmaz; aynı zamanda anneye ve öncelikle memesine
kötülük koymak, kötü dışkıları ve benliğin kötü parçalarını anneye ve memesine
yerleştirmek ister. Bunun anlamı, annenin yaratıcılığının bozulması, tahrip
edilmesidir...Açgözlülükle haset arasındaki temel bir farklılık -çok kesin bir
sınır çizgisi çekilemeyeceğini bilsek de- açgözlülüğün esas olarak içe
yansıtmayla, hasetinse yansıtmayla bağlantılı olmasıdır.
Kısa Oxford sözlüğüne göre, kıskançlık, aslında bizim olan
bir "iyi"nin başka biri tarafından alınmasını ya da ona verilmesini
içerir. Bu bağlamda, "iyi"nin temelde iyi meme, anne ya da sevilen
bir insan olarak yorumlanmasından yanayım. Crabb'in İngilizce Eşanlamlı
Sözcükler'ine göre, "...kıskançlık elinde olanı yitirmekten korkar;
hasetse, kendi istediğinin bir başkasında olduğunu gördüğü için acı duyar...
Hasetli kişi, haz ve memnuniyet görüntülerinden sıkıntı duyar. Ancak
başkalarının sefaleti huzur verir ona. Bu yüzden, hasetli kişiyi tatmin etmeye
yönelik her tür çaba nafiledir." Kıskançlık, Crabb'e göre, "nesnesine
bağlı olarak, soylu ya da aşağılık bir duygu olabilir. Birinci durumda,
korkuyla bilenmiş rekabettir. İkinci durumdaysa, korkunun körüklediği
açgözlülüktür. Hasetse her zaman aşağılık bir duygudur, en kötü duyguları da
peşinden sürükler."
Kıskançlık karşısındaki genel tavır, hasete gösterilen tavırdan
farklıdır. Hatta bazı ülkelerde (özellikle Fransa'da) kıskançlık nedeniyle
işlenen cinayetlere daha az ceza verilir. Bunun temelinde, rakibi öldürmenin
ancak sadakatsiz kişiye sevgi duyma durumunda söz konusu olabileceğine ilişkin
evrensel bir seziş yatmaktadır. Bu da, yukarıda söylenenler ışığında,
"iyi"ye sevgi duyulduğu ve sevilen nesneye hasette olduğu gibi zarar
verilmediği anlamına gelir.
Shakespeare'in Othello'su, kıskançlık yüzünden sevdiği
nesneyi öldürür; bu kanımca, Crabb'in "aşağılık kıskançlık duygusu"
olarak nitelediği tavrın bir örneğidir: Korkunun körüklediği açgözlülük. Aynı
oyunda, ruhun içkin bir özelliği olarak kıskançlığa değinen başka pasajlar da
vardır:
But jealous souls will not be answer'd so; (Ama kıskanç ruhlar bakmazlar buna)
They are not ever jealous for the cause, (Böyleleri bir sebeple kıskanmazlar ki)
But jealous for they are jealous; 'tis a monster (Kıskanç oldukları için kıskanırlar)
Begot upon itself, born on itself. (Kendini dölleyip kendini doğuran bir canavardır kıskançlık)
Çok hasetli insanın tatmin edilmesi imkânsızdır; hiçbir
zaman tatmin olamaz, çünkü haseti kendi içinden kaynaklanmakta ve böylece her
zaman yönelecek bir nesne bulmaktadır. Bu, kıskançlık, haset ve açgözlülük
arasındaki yakınlığı da gösterir.
Shakespeare, hasetle kıskançlığı her zaman birbirinden ayırt
etmiyor gibidir; Othello'dan şu dizeler, burada tanımladığım anlamıyla hasetin
özgüllüğünü ortaya koyar:
Oh beware my Lord of jealousy; (Ah efendim sakının kıskançlıktan)
It is the green-eyed monster which doth mock (Beslendiği eti alayla küçümseyen)
The meat it feeds on... (Yeşil gözlü canavardır o)
İnsanın aklına, "kişinin kendini besleyen eli
ısırması" deyimi geliyor -memeyi ısırma, tahrip etme ve bozmanın
eşanlamlısı...
Melanie Klein / Haset ve Şükran
* Görsel : Alexandre-Marie Colin - Othello and Desdemona
(1829)